SUYU AZİZ BİLEN BİR MEDENİYETİN ÇOCUKLARIYIZ

Atalarımız kendisine içmek için bir bardakta su ikram edene ?su gibi aziz ol? diye dua ederlerdi.


Gündem 13.12.2020 15:58:55 1376 0

SUYU AZİZ BİLEN BİR MEDENİYETİN ÇOCUKLARIYIZ

Atalarımız kendisine içmek için bir bardakta su ikram edene ?su gibi aziz ol? diye dua ederlerdi. Yani su gibi mütevazi, su gibi kıymetli ol derlerdi. Ne yazık ki suyu aziz bilen medeniyetin torunları suyun değerini tam bilmiyor ve israf ediyor. Dünyamız giderek çoraklaşıyor, kuraklık haritaları genişliyor ve yeraltı suları giderek daha aşağıya çekilmeye devam ediyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz hafta Cuma hutbelerinde su israfı üzerine bir hutbe yayınladı. Namaz sonrası yağmur duası yapıldı. Yağmur duası güzel fikir ama suyu israf etmemek de önemli. Musluğun ayarını kısalım. Apartmanların merdivenlerini hortumla yıkamak yerine paspas ile temizleyelim. Su arıtma cihazları su israfını artırıyor. Bu konuda çözüm üretelim. Sokakları köpüklü su ile yıkamaktan belediyeler vazgeçmeli. Şehir suyu şebekelerindeki kaçaklar en aza indirilmelidir. Çocuklarımıza suyu israf etmemeyi öğretelim. Televizyonlarda havanda su döven programlarım aralarına sık sık su israfı ile ilgili kamu spotları yerleştirelim. Toplumun dikkatini çekelim.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü´nün resmi internet sitesinden yayınladığı kuraklık haritaları korkuttu. Son yıllarda yağışların giderek azalması büyük bir kuraklık tehdidi oluştururken, paylaşılan verilerde de olağanüstü ve çok şiddetli kuraklık tehlikesi dikkat çekti. Uzmanlar, kuraklığın önüne geçebilmek için uyarılarda bulunurken, esas sorunun vahşi tarımsal sulama olduğunu belirtti.

Haritalarda, Türkiye´nin büyük bölümünün olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kuraklık yaşadığı görülüyor. Küresel ısınma, tarımda yüzde 75-80´in üzerinde vahşi tarımsal sulama kullanımı, baraj-göletler, zirai ilaç kalıntıları, evsel ve sanayi atıklar nedeniyle kirletilmesi gibi nedenlerle tatlı su kaynakları ve göllerin hızla yok olduğu, son yıllardaki yağışların giderek azalmasıyla da büyük bir kuraklık tehdidi yaşandığı kaydedildi.

Türkiye´deki suyun yüzde 75´inin tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Bunun büyük bölümünün de vahşi sulama sistemleri ile su israf edilmektedir. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılı için sulama yatırımlarını önceledi. Bu olumlu bir gelişme. Bu anlamda bütün tarımsal alanlarda bireysel sulama yerine toplu sulama sistemlerinin organize edilmesi, tarımsal sulamada tasarrufun birinci basamağını oluşturacaktır. Mesela bölgemizin en büyük sulama kaynağı olan Demirköprü Sulama Barajı´ndan elde edilen sular kanallar vasıtası ile ovalara ve tarlalara ulaşmaktadır. Mevcut sistem ile 1.2 milyon dekar arazi sulanabilirken eğer bu sistem kapalı sulama sistemine dönüştürülürse en az 2 milyon dekar arazi sulanabilir hale gelecektir.

İklim değişikliğinin sadece su olarak görülmemesi gerekir. İklim nedeniyle verimlilik düşüşleri yaşanması riski de var. Özellikle kar yağışı ve soğuk olmadığı takdirde zararlılarla mücadelede de hayli zorlanabiliriz. Son üç ay düşük giden yağışın, rekolte tahminlerini de olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Örneğin zeytinde rekolte tahminiz mayıs ayındaki çöl sıcakları nedeniyle yüzde 30 düşük olacakken, son üç ayda yağış olmaması rekolteyi  % 50-60´a kadar düşürdü.

Her gün ülkemizde doğal bir gölün kuruduğunu ve sularının çekildiğini üzülerek izliyoruz. Taşıma su ile değirmen dönmez demiş atalarımız. Doğal kaynakları korumalı ve israfı önlemeliyiz. Suyun kirliliği çok daha önemli bir konu. Defalarca tarımsal ilaçların ve ilaçların plastik kutularının dereleri kirlettiğini yazdım. Bu konuda geri dönüşüm projeleri yapılması gerektiğini belirttim. Ama bu konuda bir adım atılmadığını üzülerek gördüm. (Zirai mücadele kullanılan ilaçların plastik kutuları 1-2 liradan bile alınsa dereler ve nehirler tertemiz olacak)

Suyun doğal döngüsü vardır. Göl, gölet, dere, çay gibi kaynakların su seviyelerinin korunması ve bu kaynakların yüzde 80 oranında kullanımına neden olan tarımsal üretim metodundan vazgeçilmesi gerekir. Bilinçli tarım yapılarak bu kaynakların kurumasına engel olunursa, bu bölgelerde nemin artması, yağışın da artmasına neden olacaktır. Bu ilke çok basit bir suyun döngüsü veya suyun çevrimi ilkesidir. Birçok ülkede yer altı, yer üstü doğal su kaynaklarının kirletilmemesi, bilinçli kullanımı sonucu meteorolojik kuraklık önlenebilmektedir. Elbette ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi meteorolojik kuraklığa neden olan koşullardan bir tanesi de sera gazı oluşumu, küresel ısınmadır. Bu konuda kararlı adımlar atılmalıdır. Öncelikle Tarım Bakanlığımız olmak üzere Çevre Bakanlığına ve tüm kurum ve kişilere büyük görevler düşmektedir.

Yağan yağmurun derelerden kolaylıkla akıp gitmesinin engellenmesi ve yeraltı sularının beslenmesi sağlanmalıdır. Suyu tutacak en önemli doğal yapılarımız çalılar, otlar, ağaçlardır. Sellerin önlenmesi de doğal olarak suyu depo eden dere, çay ve doğal göllerin kurutulmaması ve korunmasıdır. Küresel ısınma elbette dünyada olduğu gibi buna etki etmekteyse de bizim ülkemizde en önemli sorun dünyanın en zengin su kaynaklarına sahip olmamıza rağmen bu kaynaklarımızın ilkel tarımla yok edilmesidir. Belediyelerimiz ve Devlet Su İşleri derelerimizi suyun emilmesini sağlayacak şekilde basamaklı hale getirmelidir.

Barajlardaki doluluk oranları % 20-30 civarına düşmüş durumdadır. Evet alınan önlemlerle belki evlerde susuz kalmamız önlenecektir ama kurak topraklar ve çölleşme maalesef korkutucu boyuta doğru gitmektedir.

Kişi başı su tüketimimiz, dünya ortalamasının neredeyse iki katı. Önümüzdeki yıllarda su kıtlığı yaşamamak için, su kaynaklarımızı doğru kullanmak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için yeni stratejiler geliştirmeliyiz.  Kaynaklarımız tükendiğinde zengin fakir demeden herkes bundan etkilenecek. Suyun milli servetimiz olduğu ve israf edilmemesi gerektiğini unutmamalıyız. Çocuklarımızı bir damla suyun kıymetini bilerek yetiştirmeliyiz. Okullarda su tasarrufu konusunda eğitimler ve konferanslar vererek su duyarlılığı oluşturmalıyız.

Su kaynaklarının doğru kullanımı ve suyun geri dönüşümü konusunda ise ülke olarak yeni stratejiler belirlemeliyiz. Özellikle zaten son derece azalmış olan yer altı su kaynaklarını korumak için her türlü çalışmayı yapmalıyız. Kamu spotlarıyla halkı bilinçlendirmeliyiz. Ayrıca tatlı su kaynaklarını kirleten tüm faaliyetleri de bir an önce yasaklamalıyız.

Suyun bir damlası dahi çok önemli. Suyun korunması ve tasarrufu hayati değer taşıdığının herkes tarafından iyi idrak edilmesi gerekmekte. Bunun yolu da toplumu bilinçlendirmek ve bilgilendirmekten geçmekte. Sağlık, gıda güvenliği, beslenme, yaşanabilir dengeli bir çevre gibi hayatın birçok boyutu açısından su, kilit öneme sahip. Herkesin sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşma hakkı olduğu gibi aynı şekilde yeterli ve sağlıklı suya da ulaşma hakkı da vardır. Korona salgınında olduğu gibi sağlığımızın korunmasında temizlik ve dolayısı ile su en önemli husus olarak görünmektedir. 

Bu konuda duyarlılık gösterenlere, kuraklığa karşı mücadelede elini taşın altına koyanlara ve suyu en büyük nimetlerden biri olarak bilip israf etmeyenlere atalarımızın deyimi ile ?su gibi aziz olasınız? diye dua ederek yazıma son vermek istiyorum.

                                                                                                              Dr. Muzaffer Yurttas


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ